Değerli Asya Rehberi takipçileri;
Romanya anılarıma ve Romanya da yaşadıklarıma geçmeden önce belirtmek isterim. Bende bir süredir bu siteyi takip ediyor yazılan makale ve yorumları keyifle okuyor ve iç çekiyordum. Kendimi kısaca tanıtayım ismim Hasan Balıkesirliyim yaşım 50 olsa da ruhum hala genç o günlerde meslek olarak bayan tekstil ürünleri satıyordum.
Ben sizlere mazide kalmış bir anımı anlatmak 90’lı yıllarda yapmış olduğum hala dün gibi aklımda olan her karesini hatırladığım Romanya tatilimden bahsetmek istiyorum, benim için unutulmaz bir anı sizlere ise nostalji ve dünü ve bugünü kıyas yapma fırsatı olur diye düşüyorum.Yazımın içinde günlük harcama rakamlarını hataya sebep olmamak için belirtmeyeceğim fakat finalde tüm harcamayı net olarak belirterek sizlere vay be dedirtmek istiyorum.
Evet işte başlıyorum, ben küçük ve sevimli bir kasabada yaşıyorum 90’lı yıllarda nüfusu beş bin kadar olan bir yer, yaşamış olduğum çevremde yut dışını gören ve bilen sadece Almancı diye atlandırdığımız gurbetçilerden başka kimse yok. Yurtdışı ile alakalı tüm bilgi birikimim sohbet sırasında onların anlattıkları kadar bilgi sahibiyim. Fakat kader ağlarını örmüş ve zücaciye mağazası olan esnaf bir abimizin kayınbiraderinin onu ziyarete gelmesi ve benim onunla yani Ahmet ile tanışmamla başladı. Ahmet çok uzun yıllar yurtdışına çalışan gemilerde aşçı olarak görev yapmış denize kıyısı olan dünyadaki tüm ülkeleri defalarca görmüş biriydi. Benim onunla tanışmam ile iyi anlaşmamız ve birlikte vakit geçirirken onun anlattıkları çok ilgimi çekiyor merakla dinliyor sorular soruyor heyacan duyuyordum.
Artık benimde dünya vatandaşı olan bir arkadaşım olmuştu. Benim dar olan ufkum onun anlattıkları ile genişlemişti. İlk defa kendimi çok dar bir alanda hissetmiş, artık yaşadığım kasaba giydiğim elbise bile dar gelmeye başlamıştı. Ahmet benden 8 yaş büyüktü. Artık denizlerden bunaldığını yerleşik düzene geçmek istediğinden bahsediyordu. Satır aralarından anlıyordum ki o benim yaşadığım monoton hayata özlem duyuyor ben de onunkine. Ne kadar garip değimli?
Ahmet’le frekanslarımız tutmuş uzun bir süre hiç ayrılmadan birlikte vakit geçirmiştik. Ahmet bir gün bana birlikte iş yapmayı teklif etti. Bu arkadaşlığın bu noktaya gelmesine çok sevinmiş ve hemen arayışlara girmiştik. Belli bir süre araştırma yaptıktan sonra kafamıza tam yatmayınca Ahmet’in teklifi ile birden her şeyin seyri değişti. Ahmet yurtdışına gidelim oralarda bir şeyler yapalım demesiyle içimi farklı bir heyecan kapladı. Bana bu durum çok cazip gelmişti. Heyecanımı belli etmeden nereye gideceğiz, ne yapacağız, nasıl olacak bu iş, diye ardı ardına sorular soruyor cevap almaya çalışıyordum.
Yaşadığımız kasabada yapacağımız iş hakkında sorumluluk bende iken şimdi top Ahmet’e geçmişti. Orası burası derken Romanya olabileceğini oraya gidip bir şirket kurmaktan, yakın bir gelecekte Romanya’nın AB gireceğinden bahsediyor o zaman şirket kurmak kolay olmayacak biz o günler geldiğinde şirketi ‘’dikkat buyurun’’ milyon dolara satıp Türkiye’ye döneceğimizi söylüyordu. Sadece dinliyordum. Çünkü söylediği şeyler çok cazip ve kulağa çok hoş geliyordu. Ne yapacağız, ben ne yapacağım oralarda diye sorular sormaya ve cevaplar almaya başladım. Şirketi kurduktan sonra bir minibüs alacağız. Senin yanına 2 tane bayan vereceğim, sen onlarla birlikte Türkiye’ye gelecek ve sen bu işi biliyorsun bayan tekstil ürünleri alıp gelebilir misin diye soruyor. O işin en kolayı sermaye olayı ne kadar bütçeye ihtiyacımız var? Dedim. Sen orasını merak etme, ben seni ‘’dikkat buyurun lütfen’’ bir minibüs para ile Türkiye’ye göndereceğim diyor. Bana çok garip geliyor, şaka olarak abi paralar uçmasın arabadan diyorum, oda sen merak etme çuvallarız diyordu.
Gece oluyor ayrılıyoruz. Yatmaya gidiyorum, sabaha kadar uyku yok konuştuklarımızı düşünüyor mantıklı tek bir şey bulamıyordum. Sabah buluşunca kafamda soracağım soruları planlayamıyordum. Olaya tam hakim olmadığım için, doğru soruları bulamıyordum. Arkadaşlar şöyle bir düşünün 2-3 ay önce tanıştığınız biri size böyle şeyler söylese ne düşünürsünüz? Siz ne düşünüyorsanız bende aynısını düşünüyordum. Ahmet bana soruyordu Hasan kararını ver biran önce diye beni sıkıştırmaya başlamıştı. O gece ayrılıp eve gidince inanın üzerimi bile değişmedim. Sabaha kadar düşündüm ve kararımı verdim. Kaybedecek hiçbir şey yoktu, her şey kötü gitse bile işimi fesh etmem kaldığım yerden devam ederim diyerek kendimi ikna etmiştim. Fakat bu durumdan aileme dahi bahsetmemiştim çünkü mantık yoktu, razı olmazlardı, ben evin tek erkek çocuğuydum.
Sabah erkenden kahvaltı dahi yapmadan evden çıkıp Ahmet ile buluştum. Yüzüm gülüyordu kararımı vermiş ve üzerimden yük kalkmıştı. Ahmet’e kararımın olumlu olduğunu belirttikten sonra çok sevinmiş hayırlı olsun ortak deyip sıkıca sarılmıştık. İnanın o çok mutlu olunmuş sarılma sonucu canım yanmıştı. Evet top artık Ahmet’te idi. Bana uzun zamandır Romanya’ya gitmediği için önden ben gideyim duruma bakıp altyapıyı hazırlayayım diyerek Romanya’ya gitti.
Benim için artık günler geçmez oldu. Haberleşme imkanları şimdiki gibi değil ki istediğin zaman görüşüp haberleşebilesin. Aradan bir aya yakın bir zaman geçtinde nihayet Ahmet dönmüştü. Buluştuğumuz zaman Ahmet’ten hiç hoşuma gitmeyen, duymak istemediğim şeyler söylüyordu. Romanya’da Çavuşesku devrildikten sonra düzen nizam kanun kalmadığını, mafya türediğini, her yeri haraca bağladıklarını ve Romanya’yı mafya idare ettiğinden bahsediyordu. Fakat ben hiç birini duymuyor, görmüyor, adeta sağır olmuş hayallerim yıkılmıştı. Ne kadar çaktırmak istemesem de Ahmet durumu anlıyor. Bana da dünyada ülkemi yok? Sen merak etme diyerek durumu idare etmeye çalışıyordu. Aradan çok uzun zaman geçmedi. Ahmet araştırma yapmak için tekrar yurtdışına çıktı. Benim de o gittikten sonra aklımda sadece Romanya vardı. Onunla yatıyor, onunla kalkıyordum. Bir yolunu bulup Romanya gezisi yapıp gidip görmeliydim.
Arkadaş çevremde kiminle bu seyahati gerçekleştirebilirim diye araştırıyor cazibe oluşturmak için Ahmetle konuştuklarımızdan bahsediyordum. Anlattıklarım hiç mantıklı gelmiyor gülüyorlar ve benimle dalga geçiyorlardı. Bu şekilde yol arkadaşı bulamayacağmı anlamıştım. Hemen 2 numaralı taktiğe başvurdum tüm masraflarını karşılayacağımı belirterek bir arkadaşımı ikna ettim. Kısa zamanda hazırlıkları tamamlayarak benim için hayallerime, arkadaşım için bir bilinmeze doğru yola çıkmaya hazırdık.
Evet, maceralı Romanya yolculuğumuzu anlatmaya başlıyorum İstanbul’dan otobüsle gidecektik. Biletlerimizi aldık ve hareket saatini beklemeye başladık. Otobüsümüz çift katlı Neoplandı. Hareket ettik, fakat garip bir şekilde sadece dört yolcu ve dört otobüs personeli vardı. 30 dakika kadar bir zaman sonra otobüs durdu ve camdan baktığımda dışarıda sadece polis araçları ve polisler görüyordum. Biraz sonra karşıki binadan bir sürü bayan çıktı ve polis nezaretinde otobüsün üst katı bayanlarla doldu. Tahminen 40 kadar vardı, dört poliste bizimle birlikte alt kata bindiler. Polis araçları eskortluğu ile yola çıktık. Polislerden durumu öğrendik. Bayanların tamamı sınır dışı edilecekti. Onları çıkış yerimiz olan Kırklareli-Dereköy sınır kapısına kadar refakat edip göndereceklermiş. Dereköy’de uzun süren beklemeden sonra işlemler bitmiş ve Türkiye den çıkış yapmıştık. Yolda bir süre sonra yukarıdan bayanlar aşağıya yanımıza inmeye başlamış alt katta şenlik başlamıştı. Bayanlar dans edip şarkılar söylüyordu. Hemen yanımızda bulunan Rakıları çıkardık. Personele belli etmeden yanımızdaki bayanlarla tiki toko demlendik. İki Üç tane bayan kafayı bile bulmuştu. Durmadan bize sarılıp duruyordu. Alem yaparak Bulgaristan sınır kapısına ulaştık. Kapı kalabalık yine işler çok ağır ilerliyor. Biz dört türk geçiş için vereceğimiz rüşvetin pazarlığını yapıyorduk. burada gümrük memuru ile komik bir diyolog oldu onu yazacam fakat espiriyi yakalyabilmek için Bulgar şivesini kullanın lütfen, tüm konuşmalar Türkçe oluyor
MEMUR = Komşi komşi 100 dolar bir kişi
BİZ = Ya komşi 100 dolar çok para verelim kişi başı 5 dolar
MEMUR = Yok komşi olmaz 5 dolar, olsun kişi başı 75 dolar
BİZ = Bu arada benim arkadaşım gayri ihtiyari şöyle bir söz söylüyor siktir lan ne 75 doları 5 dolar çok bile ibne diyor
MEMUR = Birden yüz ifadesi değişmiş ve yarı kızgınlık yarı öfke belirten ifade ile komşi komşi yok siktir no siktir diyor
BİZ = Ben içimizden şöyle geçiriyorum bu arada boku yedik bu herif 100 dolar almadan hayatta kaşeyi basmaz diyorum
Araya diğer arkadaşlar da giriyor ve 100 dolar 4 kişi geçiyoruz.
Otobüse binip tekrar yola çıkıyoruz ortam muhabbet kaldığı yerden yukarıdan yeni katılımcılarla devam ediyordu.
Sonunda Romanya gümrüğüne giriş yapıyoruz. Artık başımıza geleceği tahmin ediyor otobüsteki rehberin dağıttığı dosya kağıtlarına kalacağımız yer, adres, getirdiğimiz eşyaları ve üzerimizdeki parayı yazıyoruz. O gün için deklare diyorlar. Kalabalık ve ağır işleyen sınır işlemlerinde sıramızın gelmesini bekliyoruz. Sıramız sonunda geliyor ama yine sadece biz Türkler bu defa rehber eşliğinde tek tek valizimizle birlikte memurun karşısında dikiliyoruz. Tarife yine 100 dolardan açılıyor. Çok dedikçe valiz boşalıyor beraberimizde götürdüğümüz peynir zeytin ve birkaç eşyamız yasak denilerek gözümüzün önünde gidiyor. Sonunda 10 dolar ve çantadan alınanlar ile geçiyoruz. Otobüse binip Köstence’ye doğru ilerliyoruz. Artık Romanya’daydık ve hava aydınlanmaya başlamıştı. Ben camdan merak ve heyecanla etrafı seyrediyordum.
Köstence’ye ulaşmış otobüsten inmiştik. Hiç bilmediğimiz bir yer ve biz ortada dımdızlak kalmıştık. Otobüsteyken her şey çok güzeldi. Etrafımız otogarlarda bulunan simsarlar tarafından sarılıyor. Her kafadan bir ses çıkıyor çekiştiriliyorduk. Ne yapacağımızı düşünüyor, kimseye güvenemiyorduk. O arada yanımıza gelen biri fena sayılmayacak bir Türkçe ile hoş geldiniz demişti. Onunla ayaküstü konuşuyorduk. Kafamızda hızlı bir şekilde durum değerlendirmesi yapıp, bir cafeye oturuyoruz. Kahvaltı edip konuşuyor ve kısa sürede kaynaşıyorduk. Çünkü konuştuğumuz kişi Ali bizim buralardaki neşeli insanlarımız var ya romanlar evet Ali’de bir roman Romence-Romanca aynı dil sadece şive farkı var.
Ali bize nereye gideceğimizi soruyor ve bize rehberlik yapabileceğini söylüyordu. Kısa bir durum değerlendirmesinden sonra anlaşıyor ve Ali nin yönlendirmesiyle EFORİ NORT diye bir tatil beldesine gitmeye karar veriyoruz. Ali bize ikinci bir öneri daha getirip 24 saat bize hizmet edecek bir taksi kiralamamızı teklif ediyor. Hemen bir taksi bulup depo bize ait haftalık kira ödemek üzere anlaşıyoruz. Şimdilik her şey yolunda görünüyordu. Efori Norta doğru yola çıkıyoruz. Burada bir benzerlik kurayım Efori Nort Türkiye’deki karşılığı Bodrum diyebiliriz.
Alinin rehberliğinde kalacak bir villa arıyoruz. Birkaç yer baktıktan sonra gerçekten güzel havuzlu bir villa kiralıyoruz. Hemen soyunup havuza dalıyoruz, biraz serinledikten sonra ailelerimizle haberleşmek yemek ve alışveriş yapmak için merkeze iniyoruz.
İlk iş olarak para bozdurmak için taksicimizin bulduğu seyyar simsarlara para bozdurmak için temasa geçiyoruz. 1 dolar karşılığı 3700 LEY’e anlaşıyor, tenha bir yere geçiyoruz. ben cebimden paraları çıkarıp100 dolar uzatıyorum. Hepsinin gözleri açılıyor. Simsar bir şeyler söylüyor konuşuyorlar anlamıyorum. Rehber o kadar bozamayacağını söylüyor ve bana o kadar bozdurmaya gerek olmadığını söylüyor. Simsar bond çantasındaki paraları sayıyor ve 30 dolar ödeyip çantadaki paraları alıyoruz. Fakat bir sorun var o kadar çok para aldık ki nasıl taşıyacağız o günün Romanya’sında kağıt paralar 5-10-20- 50-100-200 daha büyük banknot yok. Bozdurduğumuz paralarda hepsi var anlayın 30 dolar karşılığı ne aldığımızı. burada bir saptama yapmak istiyorum. Romanya’ya gelme sebebim olan Ahmet’in bana anlattığı çuvallara doldurulmuş bir minibüs paranın ne manaya geldiğini anlıyorum.
PTT de telefon işini halledip, ailelerimize her şeyin yolunda olduğunu söyleyip, yemek için yiyecek yer aramaya başladık. Bu arada bizim rehber ve taksicinin tavırları değişmiş, ilgi ve alaka artmış, arkadaşım ile bana Boss Patron demeye başlamışlardı. Güzel bir yerde yemek yemiş ve ne derler Türkün karnı doyunca aklına ne gelirse bizimde aklımıza o gelmişti. Yemekten sonra cafe ve barların bulunduğu bir mekanda oturmuş etrafımıza bakınıyorduk. Gözler üzerimizde ilgi çekiyor bayanlar davetkar bakışlarla bizi izliyorlardı. Rehberimiz ve taksicinin marifeti ile masamız oldukça kalabalıklaşmıştı. Epey bir zaman oturduktan sonra icraat zamanı olduğunu düşünerek durumu rehbere söyledik ve evde devam etmeyi teklif ettik. Rehberde kızlara durumu iletince altı kız okey veriyor ve biz bir taksi daha tutarak yolda kasalarla içki çerez meyve daha doğrusu ne görürsek alıp kaldığımız villaya vasıl olduk.
Villada hazırlıkları tamamlayıp hemen havuza dalıyor bizim rehber ve garsonumuz biri garson biri barmen patronları ve misafirlerini memnun etmeye çalışıyor ve biz altı bayanla havuzda zevkü sefa içindeyiz. Artık burada havuzda olanları siz hayal gücünüzü kullanarak tahmin edin. Vakit artık akşam üstü Romanya gece hayatı na dalmayı planlarken, bayanlardan ikisi gitmek için izin istiyor taksi ile onları gönderiyoruz. Daha sonra bizde akşam yemeği için dışarı çıkıyor ve güzel bir mekanda akşam yemeği yerken yemekten sonra discoya gitmeyi planlıyor ve yola çıkıyorduk. Burada bir şey dikkatimi çekmişti damsız girilmez kuralı burada erkeklere değil bayanlara için geçerli idi. Bayanlar yanlarında erkek olmadan discoya alınmıyor. Disconun önünde bayanlar yığılmış içeri giren erkeklere yanlarında onları da içeri alması için adeta yalvarıyordu. Oradan da iki afeti devran bayanı yanımıza alarak içeri giriş yaptık. Bir güzel iki masayı birleştirip oturduk. Fakat hoşuma giden şey birlikte geldiğimiz bayanlar ve kapıdan aldığımız bayanlar arasında rekabet var bizi paylaşamıyorlar. Bu durum inanın çok keyifli idi bıraksam inanın saç saça baş başa kavga edecekler her kesede şenlik çıkacak. Zor zapt ediyordum. O akşam eğlencenin ve alkolün doruklarına ulaştık,kendimizi tamamı ile Romanya geceleri ne teslim ettik. Eve nasıl geldik, neler oldu, bilemiyorum. Sabah uyandığımda herkes bir köşede sızmış kalmış vaziyette idiler. Sabah ilk ben uyandım. Başladım herkesi kaldırmaya uyanmayanı kucaklayıp havuza atıyordum. Gecenin finalini sabah havuzda yaptık. Burada da hayal gücünüzü kullanın.
Sabah ve öğlen yemeğini birleştirerek dışarı çıktık. Yemekten sonra birlikte gezip kendimiz için ve bayanlar için ufak tefek alışveriş yaptık. Bayanlardan kimsenin ayrılmaya niyeti yoktu, herkes halinden memnundu ve bayanlar arasında rekabet tam gaz devam ediyordu. Fakat her an şiddetli bir kavga çıkabilir bir durum vardı. Arkadaşımla aramızda kısa bir durum değerlendirmesi yaparak iki gün oldukça yorulmuş çeşmenin suyu kesilmiş krikoya ihtiyaç duymaya başlamıştık. Rehbere tüm bayanları göndermesini istedik. Rehber de tüm bayanları gönderdi. o akşam evde rehber taksici birlikte bira içip sohbet ederek geçirdik. Ben Romanya’da yapabileceğim bir iş var mı diye soruyor onların fikirlerini alıyordum. Benim kafamdaki olay Türkiye’den tekstil ürünü getirip satma fikri burada işe yaramıyor burada her şey daha ucuz. Şöyle olabilir Romanya’dan Türkiye’ye sanki daha mantıklı tekstille alakalı değil ama şöyle bir örnek vereyim daha iyi anlarsınız. Romanya’da en pahalı bira efes pilsen birası markette değil cafede 1 dolara 3 tane bira içiliyor ve bir miktar para artıyor gerisini siz anlayın.
Yeni bir güne uyanmıştık kahvaltı edip öğlene doğru havuzda biraz serinledikten sonra merkeze inip para bozdurma ve telefon ile iletişim kurma işini halletmek üzere yola çıktık. Bu defa para bozdururken resmi kurun çok daha fazla yaklaşık 1 dolar 6500 ley olduğunu öğreniyor ve paramızı o kurdan bozduruyorduk. daha sonra cafeye geçip oturuyor sohbet ediyor bir devrimin ülkeyi ne hale getirdiğini görüyor üzülüyorduk. Çünkü işsizlik, yokluk kol geziyor, halk karnını doyurmak için nelerinden fedakarlık ediyordu. Neler yapalım diye program yapmaya çalışıyor, ben gezelim görelim yanımıza ayak bağı almayalım diyor, etrafımızı tanımak için ayrılıyorduk.
Akşam olmuş eğlence mekanlarını geziyor, yine gittiğimiz yerlerde VİP muamele görüyorduk. O akşam epey disco, bar gezdik ve bayan almadan eve döndük. Ertesi sabah daha zinde ve gücümüz kuvvetimiz yerine hissediyorduk. Kahvaltı için dışarı çıktık. Sohbet arasında rehberimiz çıplaklar kampı olduğundan bahsetti. Bizim hemen kulaklar dikildi dikkatimizi çekmişti. Hemen orayı görmek istediğimizi söyleyerek çıplaklar kampının olduğu bölgeye gittik. Kamp dediği yer, deniz kenarında bir otel ve duvarları dışarıdan görünmeyecek kadar yüksek olan bir yer. Otelin dışarıya kapalı bir plajı var. Kamp budur deyip hemen otele giriyor ve ertesi gün için oda tutuyoruz. İlk defa rakam vereceğim net olarak hatırlıyorum otel gecelik 50.000 ley. Bu bizim kaldığımız villanın kirasından çok daha yüksek bir rakam. Kaç paraya geliyor kaba bir hesapla 1 doları 3700 ley bozdurursak yaklaşık 15 dolar 1 doları 6500 ley karşılığı bozdurursak yaklaşık 8 dolar diyebiliriz. Otelden ayrılıyor nasıl olacak bu iş diye konuşuyor kafamızda çıplaklar kampını hayal ediyorduk.
Kaldığımız villanın sahibi ile görüşüp yarın boşaltacağımızı söylüyoruz. O gece yine birkaç mekan dolaştık yine bayan almadık, yarına kampa saklıyoruz kendimizi. Sabah kalkıyor ve doğru otele gidiyoruz. Odaya yerleşip, biz nasıl yapacağız, çıplak nasıl olacak bu iş falan diye düşünüyorduk. Zaten etrafta da çıplak kimseyi görmedik. Odaya yerleştikten sonra şortlarımızı giyip aşağıya indik. Etrafımıza bakınıp, daha sabah sayılır ondan bir numara yok diye düşünüyorduk. Vakit öğleye doğru havuz ve plaj yavaş yavaş dolmaya başlamıştı. Bayanlardan havuza veya plaja inen üstler fora altlar fora oluyordu. Manzarayı ağzımız açık bir şekilde izliyorduk. Erkekler den alt çıkaran kimse yok. Bu durum bizi rahatlatıyor fakat yolunda gitmeyen bir şey vardı. Biz otele gelmeden önce her yerde VİP muamele görüyorduk. Otelde hiçte öyle davranmıyorlar ve sanki bizden hoşlanmıyorlardı. Bizden başka yanında bayan olmayan erkek yoktu. Evet jeton düşmüştü burası oldukça pahalı bir oteldi. müşterileri dünyanın her tarafından gelmiş zengin insanlardı ve biz ise evet itiraf ediyorum onların gözünde 2 maganda idik. Sanki otelde kalmak mecburiyetinde imiş gibi o gün orada ortalıkta gözükmeden saklanarak sabahı zor ettik.
Ne umduk ne bulduk. Oldukça utanmış ve madara olmuştuk. Erkenden oteli terk ettik. Öğlene doğru rehberimiz ve taksici ile buluştuk. İyi ki otel sevdasına onlarla da vedalaşmamıştık. Çok sıkıntı yaşardık. Kısaca durumu izah ettik. Onlarda sorun yok patron deyip, hemen villa tutalım diyerek yola koyulduk. Bizde onlara bu defa başka bir yere gidelim görelim diyerek değişik yer arayışına girdik. Taksicinin önerisi ile buraya yakın deniz kenarında bir köyde akrabası varmış, evlerini pansiyon olarak kiraya verdiğini söyledi. Yanlış aklımda kalmadıysa Tekirgöl diye adlandırdığı köye gittik. Eve vardık 4 kişilik çekirdek bir aile 2 genç kızları var. Bizlere evin bir odasında biz kalırız tuvalet banyo ortak yeme içme işi için malzemeleri alırsınız, ne isterseniz yaparım şeklinde teklif yaptılar. Asla kalamayacağımız bir yerdi, fakat onların durumunu biliyorduk. maddi bir katkımız olsun diye kalmayı kabul ettik. Oda için ne kadar ödeyeceğimizi sorduk, sıkı durun bir rakam daha veriyorum evin iki odası bizim ve 3 öğün ahçı ve garsonluk karşılığı bizden istenen rakam emin olun 1 dolara tekabül etmiyordu.
Eve yerleşmiş ve yerel halktan komşuları bizi görmeye geliyorlardı ve onlarla tanışıyor rehberimiz sayesinde sohbet etmeye çalışıyorduk. Biz burada bir haftadan fazla bir zaman kaldık. Bizi kızları için çok cazip bir damat adayı olarak görüyorlardı. o kadar kaynaştık artık onlardan biriydik. Onların yoksul halleriyle dahi nasıl mutlu olduğunu gördük. K aldığımız sürede hem cenazelerine hem de düğünlerine katıldık. Acılarına ve mutluluklarına ortak olduk, arada birkaç kaçamak için Efori Norta gittik. Artık günler geçmiş bizimde dönme vaktimiz gelmişti. Evlerinde kaldığımız aile için 50 dolar bırakmayı planlamıştım. Yanında kaldığımız aile ve komşuları hepsi bizi geçirmeye gelmiş inanın hüzünlü bir ortam oluşmuştu. Ben parayı vermek istediğimde asla kabul edemeyeceğini bizleri misafir olarak kabul ettiğini ısrarla vurguluyor, hiçbir şekilde parayı veremiyordum. Bu paraya ne kadar ihtiyacı olduğunu çok iyi biliyor, tüm ısrarlarıma rağmen kabul ettiremiyor, bu durum karşısında da çok mahçup oluyor küçülüyordum.
Çaresiz zor bir ayrılık oldu. Karşılıklı gözlerimiz yaşlı bir şekilde vedalaşıp taksiye binip Köstence’ye doğru yola çıktık. Köstence’de onların magazin diye atlandırdıkları büyük marketlerden birinden o aile için gıda maddeleri giyim gibi hatırı sayılır bir alışveriş yapıp, bunları o aileye götürmesi için taksiciye sıkı sıkı tembih edip otobüs hareket saatini beklemeye başladık. Bu arada taksici ve rehbere fazla fazla ödeme yaparak en kısa zamanda tekrar görüşmek üzere vedalaştık .
Otobüsümüz geldi ve biz dönüş yoluna çıktık bir süre hiçbir şey konuşmadık ve yaşanılanlar flim şeridi gibi gözümüzün önünden geçti. Romanya sınır kapısına geldik. Yine mi işkence diye düşünürken çıkışlar beklemesiz problemsiz olunca bir oh çekip yola devam ettik. Bulgar kapısına gelince cebimizde kalan son Romen paraları ile içki ve sigara aldık. Türkiye sınırına yakın bir yerden mazot alındı pompa tam benim oturduğum yere denk geldiği için alınan mazotu ve verilen ödemeyi gördüm. Sıkı durun 240 litre mazot karşılığı 30 dolar ödeme yaptı. Türkiye’ye giriş yapacağımız gümrük kapısına gelmiştik, fakat ne gariptir ki oldukça kalabalık. Sonra öğreniyoruz sistemler çalışmıyor ve ne zaman olacağı belli değil. Tam 20 saat bekledik. Sınıra araç ve insan yığılmış, zaten bir tane lokanta ve market var. Ekmek kırıntısı bile kalmamış, markette tüm gıda ürünleri temizlenmiş, gıda sigara içki karaborsa kim ne tutturabilirse satıyor. sonunda işlemler yapılıyor bu maceralı Romanya turunun başladığı yer olan İstanbul da noktalıyorduk. Umarım beğenmişsinizdir
FİNAL Yapılan tüm harcamalar benim tarafımdan tek elden yapıldığı için evden çıkış ve eve dönüş için yapılan tüm harcama 685 dolardır.
Bu güzel anılarını kaleme alıp bizlerle paylaşan Sn artemaya tüm asyarehberi ekibi olarak teşşekkür ederiz.
Çok eski ve keyifli bir maceranız olmuş. Şimdiki romanya kim bilir nasıldır.
artema kardeş bu güzel nostaljik anını zevkle okudum inan o dönemlerde yaşamış olduğum romanya gezilerim aklıma geldi . neydi o güzelim günler diye ah çektim şimdiki halinide düşündükçe de içim sızlıyor resmen
Sayın Artemea
Bu mazide kalmış anıyı bizimle paylaşmanız bizlere tam bir nostalji yaşattı, keyifle okudum acaba bugün böyle bir seyahat ne kadara mal olur inanın merak ettim
Sn.Hasan Bey;
Bu güzel anılarınızı bizlerle paylaştığınız için çok teşekkür ederim..
O zamanlarla bugünü kıyasladığımızda her şeyin ne kadar çabuk ve maalesef olumsuz yönde değiştiğini görüyoruz…Bir kaç adım ötemizde böyle güzel tatiller yapabiliyorken şimdilerde böyle güzel anıları yaşayabilmek adına binlerce kilometre yol gitmek zorunda kalıyoruz…
Bence yazınızda en dikkat edici nokta,yurtdışında kendimize yakışır şekilde davrandığımız taktirde bize bütün kapıların açılacağıdır.Bu durum yüzyıllar geçse de değişmeyecek bir gerçek zannediyorum..
Yazılarınızın devamını merakla bekliyorum..Emeğinize sağlık..
Saygılarımla..
Beyefendi romanya konya hakkındaki bilgilerin çok beğendim arkadaşım yalnız şöyle bir durum var birçok kişinin oraya gidip günaha girmesine sebep alacaksın aklında olsun olumsuz şeylere de karşılaşabilir oraya giden arkadaşlarımız herşeye rağmen romanya güzel bir yer ballandıra ballandıra anlatmışsın ama birçok kişi olumsuz şeylere de karşılaşabilir romanya’da başarılar diliyorum