Japonya anılarım da sene 2001’deki ilk Japonya gezisini ele alıyorum. O tarihe kadar Japonya ile ilgili bildiklerim Japonya filmleri ve kulaktan az buçuk duyduklarımdı. Aslında Japonya tatiline çıkmam tamamen tesadüf eseri ile gerçekleşti. Daha önce ne merağımı ne de ilgimi çekmişti.
Ne yalan deyim yirmili yaşıma kadar yani 92 ye kadar, Londra Suriye Türkiye den başka yere gitmemiştim. Tesadüfü olarak arkadaşımın Romen sevgilisinin ardına düşme macerası ile Romanya‘yla tanıştım. Olayda da, toplam 6 arkadaş Romanya’ya gitmiştik. Romanya’yla başlayan yurt dışı seyahatlerim, devamında da sekiz yıl boyunca Macaristan, Belarus, Moldova, Çekoslovakya ve bunun gibi tüm Rus ülkelerini gezip görmüştüm. Avrupa ülkelerini de araya sıkıştırarak, devamın edip. Güzergahımı Gürcistan, Azerbaycan oradan da Arap Ülkeleri Afrika’nın deyip artık komşu bölgelerden sıkılmıştım. Yeni ve de değişik yerleri görmeyi arzulamaya başlamıştım. Brezilya aklımda vardı açıkçası.
Girne’deki gece clubün de yani pavyonda, Rus’cu olan arkadaşlarımla içip keyif yaparken sohbet konusu oldu. Tatilde nereye gidildi, ne yapıldı derken sonraki gezilecek yerler hakkında konuşmaya başladık. Kürşat İstanbul’da tanıştığı Japon kızını öyle bir övüyordu ki inanamazsınız. Japonya’yı da biliyormuş gibi de eğlence alanları, bölge adı sanki Taksim Aksaray’ı anlatıyormuş gibi anlatıyordu. Bende aklımda Brezilya var deyip geçiştirdim. Kürşat Japonya’yı anlatmaya başladı. Japonya gece hayatı şöyle, Japon kızları böyle diye anlatıyordu. Zaten Hong Kong’a bir sefer gittim ne gerek var dedim. Hepsi çekik gözlü değimli; içimde artık bir kere merak doğmuştu kafayı takmıştım artık. Bir sonraki gün Japonya’yı araştırmaya, internetten Japonya tatili ile ilgili bakınmaya başladım. Gayet ilgimi çekmişti özellikle de internet ortamında ki bilgiler. Yaklaşık iki ay da boş zamanım vardı. İşlere de kesattı zaten. Polatkan Turizmden bir gece Singapur aktarmalı Japonya Tokyo biletimi aldım. Otel rezervasyonumu da bir haftalık yaptım.
Hemen akabinde (4 gün ardından) Singapur daki otel odasında masaj yaptırıyordum. Aklım da sadece bir gün sonar gideceğim durak olan Japonya ve Japonya geceleri vardı.
Neyse sonraki gün akşamüstü Tokyo’ya vardım. Havaalanından beni otelden transfer için yollanan eleman karşıladı. Ülkeye girişte sorun yaşamadım. Normal sorular soruldu iş için mi geldiniz? Tatil amacı ile mi burdasınız? Üstünüzde ne kadar nakit getirdiniz gibi sorulardan sonra gümrükten çıktım.
Küçük bir minibüsle havaalanından hareket ettik. Otelim Shinjiku bölgesinde idi. Otele doğru yolda giderken bende camdan dışarıyı seyrediyordum. Gördüklerim karşısında afallamış, bir başka dünyaya gelmişim hissi yaratan kalabalık ışık seli olan caddelerden geçiyorduk. Daha önce bulunduğum ülkelerden oldukça farklı bir şehirdi Tokyo gece hayatı şehri. Tokyo geceleri renkli kalabalık ve yaşıyormuşcasına hareketli idi.
Otele oldukça uzun bir yolculuğun ardından sonunda otele gelmiştik. Otelin dıştan görünümü oldukça güzel ve bakımlı idi. Ama bu ilk izlenimim odaya girince değişti. Resmen köpeğimin kulübesi kadar bir yer diyebilirim. Tabi Köpeğim 2 kilo ben 76 diye kıyaslarsak büyük bile gelir. Yatağa ulaşmak için duvar kenarından sürünerek ancak ulaşılabiliniyordu. Keza tuvalet desen maket sanırsın. Daha sonra öğrendim meğer lüks otellerin odaları geniş olurmuş. geriye kalan otellerin odalarının hepsi benimki gibi ufacıkmış. Odaya yerleşmeyip sıkıntılı bir biçimde içimden böyle bir odada maç nasıl yapacağım diye geçiriyordum. Tabi kedinin aklı ciğer de ya neyse. Biz ferah geniş ortamlara, rahat hareket etmeye, alışmışız.
Canım sıkılmış, keyfim de kaçmıştı artık. Odaya yerleşmeyip resepsiyona indim. Resepsiyonda görevli bayana derdimi anlatıp, ellerinde geniş oda varsa istediğimi söyledim. Geniş yataklı tercihimdi. Fiyat farkını olursa sorun olmayacağını belirttim. Bayanın alımlı hali bembeyaz cildi seksi gülümsemesi sinirimi yatıştırmıştı. Resepsiyondaki bayanın ingilizce konuşmaya başlaması ile yine başka bir kriz yaşadım. Bayan konuşuyor da konuştuğu İngilizce değil. Oxford dil profesörü bile anlamaz konuştuklarını. O kadar bozuk bir aksanlı konuşma. Sonunda anlaştık da ne yazar sinirden tüm şalterler atmış durumda resmen. Odayı halledip ardından yakın yerlerdeki içki içebileceğim bar benzeri mekanları sordum. Kağıda çizip bana verdi. Thank you deyip dışarı çıktım. Belirtmek isterim Osakalı Japonlar dışında İngilizce bağlamında hep zorluk yaşadım. Kulağım alışsa bile zorlandım.
Çizdiği çizime bakıp bir kaç yeri inceledim. Ama hiç birinde içeri girmedim. Az ötemde kapısının üstünde küçük mavi perdesi olan ilginç bir mekan dikkatimi çekip, merakla bakınırken bir anda içeri girmiş oldum.
İçerisi oldukça küçük bir yerdi. İçeride bara benzeyen tezgahta iki bayan oturuyordu. İç kesimde de küçük masada yaşlı bir adam oturmakta idi. İçeri girdiğimi görünce bayanlar ve tezgahın arkasındaki bayan bana baktığı için utanarak tezgaha oturdum. Sparişimi de internetten görüp çok merak ettiğim sake olarak söyledim. Zaten Japonca yok başka ne diyebilirdim ki.
Tezgahın arkasındaki bayan Japonca bir şeyler söylüyordu. Derdimi anlatamadığım için aklıma ne geldiyse kullanmaya başladım, yerinde rusca ve İngilizce hatta Türkçe bile kelimelerle derdimi anlatmaya çalıştım. Anlaşamıyorduk bir türlü. Allahtan barda oturan bayanlardan biri müdahale edip yardımcı oldu. Eli ile önündeki sakeyi işaret ediyordu. Kafa salladım. Bu sefer de eli ile i yaşlı adamın önündeki sakeyi gösteriyordu. Yine kafa salladım. Japon şivesi ile de which one diye sordu. Bayanın önüne baktım su bardağında sakeyi içiyordu kendisi. Yaşlı adamda küçük kasede içiyordu. Artı sake şişesi sıcak suya konmuştu. Bayanın önündekini işaret ederek parmaklarımla da 3 rakamını gösterdim. Anlaşmıştık böylelikle. Tezgahtar bayan önüme küçük sake şişesi ve de tek bardak bıraktı. İçimden herhalde ya bayanlar ısmarladığımı istemediler yada anlamadılar deyip şişeyi alıp açtım. Tam kendime doldurmaya hazırlanırken tezgahtar bayan ve de diğer iki bayan ellerinde bardakları bana doğru uzatıyorlar. İlk önce bayanların bardaklarını doldurdum ardından kendi bardağıma içki koyuyordum ki benle konuşup yardım eden bayan usulca elimden şişeyi alarak bana doğru uzandı. Bardağımı onlardan gördüğüm gibi iki elimle tutup uzattım. İçkimi doldurup şişeyi tezgaha bıraktı. Ardından tüm bayanlar içki bardaklarını iki elleri ile tutup bana doğru uzatıp hafifçe başlarını eğerek selamladılar. Onların yaptığını kopyalayıp aynini yaptım. Bu Japonca şerefe manasına geliyordu herhalde. İçkimi yudumlarken yanımdaki bayanı çaktırmadan süzüyordu. Gayet çekici bir yüzü dolgun ve de seksi bir vücudu vardı. Hafiften sohbete etmeye başladık. Temposu hızlanınca slow deyip müdahale ediyordum. Böylece konuşması yavaşlayıp anlayabileceğim seviyeye geliyordu. Ortamı yaratmıştık. güzel bir sohbet gırgır ortamı oluşturmuştuk. Sohbet esnasında diğer bayanda yerinden kalkıp benim sağıma oturmuştu. Şimdi iki güzel Japon bayanın arasında oturuyordum. Keyfim yerimde Otelde yaşadığım oda ve şive krizini unutmuş alem yapıp sohbet ediyordum. Farkına bile varmadan 3 adet litrelik sakeyi içmişiz hep beraber içmişiz. Tezgahtar bayan önümüze Japon tarzı küçük tabaklarda mezeler koyuyor. Bayanlar alkolün verdiği rahatlıkla bana sarılıp sarılıp şakalaşıyordu. Benide sake hafiften tutmuştu ne yalan deyim. Bende hem alkolün hem de ortamın verdiği rahatlıkla hareket ediyor ortamdan çok zevk alıyordum. Hepimizin kafalar güzelleşmişti. Hesabı istedim. On iki bin kusur yen tutmuştu hesap. Tam hesabı ödeyeceğim aklıma geliyor otelde sinirimden para bozdurmayı unutmuştum. Sadece yanımda döviz vardı. Mecburen elimle doları gösterip tezgahtar bayana uzattım. Tezgahtar bayan gülümseyerek (beklide Japonca sövüyordu emin değilim) Japonca bir şeyler dedi. Tam yanımdaki bayana dönüp tercüme etmesini isteyecektim ki bayan bana ben öderim yarın parayı bozdurunca iade edersin dedi. Tam anlamı ile yardımıma Hızır gibi yetişmişti neme lazım. Hesabı bayan ödedi ve dışarı topluca çıktık.
Şimdi bayanları nasıl ve nereye davet eydim diye düşünürken bayan otelin nerde diye sorunca rahatladım. Elimle otelin tarafını işaret ettim. Cebimdeki çizimden de kontrol ettim. Tabi bayanlar alkolün etkisi ile sallanıyorlardı. Otele doğru yürümeye başladık ama diğer bayan geride kaldığını fark edip onun yanına döndük. Bayan iyice zom olmuş bir şeyler mırıldanıp oturduğu yerden kalkamıyordu. Mecburen bayanı da sırtlayıp otele gittik.
Resepsiyon bana yeni oda ayarlamıştı anahtarı alıp odaya çıktık. Bu seferki oda daha geniş ve de rahattı diğerine göre ama daha önce kaldığım otel odalarından yine küçüktü. Kapıyı açar açmaz ayık olan bayan arkadaşını bırakıp yatağa atlayınca şarhoşla beraber yere çuvallandık. İkimizde alkollüyüz aslında. Sarhoşu kaldırmaya çalışırken fark ediyorum artık bayan dünyada değil top atsan uyanacak durumda değil. Sadece inileyip arada da horluyordu. Zorlanarak ve diğer bayanın yardımı ile sarhoşu yatağın duvara bakan kısmına yatırdık. Sarhoşu yatırmaya çalışırken diğeri de arkadaşını soyup sadece iç çamaşırları ile bıraktı. Daha Sarhoşun şokunu atlatamadan yataktan kalkıp kendi soyunmaya başlamaz mı arkadaşlar.
Artık içimde fırtınalar binlerce tilki dolaşıyor ama masum bir şekilde yatağın kenarında bayanın soyunmasını seyrediyorum. İçimden de şu Kürşat’a iyi ki uydum Tokyo gece hayatında daha ilk geceden malı götürüyorum böyle giderse tesbihe dizer gibi dizip dizip giderim japon kızlarını artık diyordum. Bir gözüm Önümde soyunanın vücudundaki her ayrıntıyı yakalamaya çalışırken, arada diğer gözümde sarhoş yatana bakıyordum. Bayan önümde çırılçıplak duruyordu, süper dolgun bir vücut, taş kalçalar, beyaz bir ten bele kadar gelen simsiyah uzun saçlar. Şimdi bile ağzımın suyu akıyor neme lazım. Ben bayanı iyice süzerken salına salına duşa girince hemen yanımdaki sarhoşu incelemeye alıyorum. Tabi bir aksilik yaşamayım diye bir gözümde banyo kapısında. Sarhoş idare ederdi ama diğeri gibi parça değildi. Az bir müddet sonra duşun kapısından diğeri eli ile beni duşa davet ediyor. Işık hızı ile üstümdekileri çıkarıp kendimi duşa bayanın yanına attım.
İlk duşta güreşip ardından sarhoşu iyice duvara yapıştırıp gerisini de orda hallettik. İnanın Saatlerce üstümden inmedi sadece arada verdiğimiz molalarda az da olsa soluklanıyordum. Onlarda olmasa işim hepten bitmişti.
Sohbet arasında konu yaş konusuna gelmişti. Bana yaşımı sorunca sen tahmin et dedim oda 23 civarı diye tahminde bulundu. Gülerek yok dedim yaşım 30. Ama neme lazım o zamanlar genç gösteriyordum. İnanmam falan deyince pasaportumu gösterdim. Ardından kendi yaşını sorunca şöyle bir iyice süzüp 28 yaşında diye tahmin ettim ama ne olur ne olamaz diye 25 belki 28 olarak cevap verdim. Yüzüme aval aval bakıp ardından şen bir kahkaha bastı. Gülmesi bitince 49 yaşındayım demez mi. Bu sefer ben şoka girip şaka yapıyorsun gibisinden geveledim. Bayanda çantasından kimliğe benzer bir resimli kart çıkarıp bana uzattı. Orda Doğum tarihi 1951. Aslında 49 da değil 50 yaşındaydı. Ama inanın Kadını görseniz 30 yaşından ihtimal yok yüksek değildir yaşı dersiniz. Yani ne vücudunda bir sarkıklık ne yüzünde kırışıklık hiç bir şey yok. Ama kendi yaşını biliyor beni de 23 tahmin ettiyse düşünün Japonların yaşla ilgili düşüncelerini. Anlayacağınız erkekli kadınlı hepsi genç peşinde resmen. Neyse bu durum bayanı yine coşturmuş tam bardağımdaki içkiyi bitirim ki yine beni sırt üstü yatırıp benle uğraşmaya devam etti. Mola devam derken artık kendinden geçip üzerime yığıldı ama benimde imanım gevremiş dilim damağım kurumuştu. Yani devam etse beni artık hastaneye yatırmaları gerekecekti. Bir nebze rahatlayıp bayanı yana yatırıp. Kurumuş boğazımı ıslatmak için buzluktan kana kana su içtim. Ardından buzluktan çikolatayı alıp yedim. Kendime gelmeye çalışıyordu. Uçakta iyice uyuduğumdan dolayı uykumda gelmiyordu. Ama iyice yorulduğum için yatağa uzanıp gözlerimi kapadım. Uyumaya çalışıyordum ki yine bana bir sarılıp sürtünmeye başlayınca dönüp baktım. Bu seferde sarhoş artık rüyasında ne görüyorsa bilemem ama bana sarılıp okşayıp sürtüyordu. Valla o yaptığım güreş olmasa hiç ıskarta çıkarmam ama zorlu bir maçtan sonra halim ve dermanım kalmamıştı. Sarhoşu kendi haline bıraktım 20- 30 dk daha devam edip rahatlayınca durdu bende rahatça dinlenebildim.
Ertesi gün öğleyin uyandık. Duşlarımızı yapıp dışarı para bozdurmaya çıktık. Otelin yanında üç bin dolar verip yaklaşık olarak iki yüz seksen bin yen aldım. İlk işim bayana olan on iki bin yeni ödemek oldu. Ardından bayanlarla beraber yakındaki cafe ye oturup kahvaltı niyetine bir şeyler atıştırdık. Ayrılırken bayanlara tekrar görüşebilir miyiz diye sorduğumda gayet memnun bir şekilde akşam 9 için randevu verip kağıda telefon e mail adresi yazıp bana uzatıp verdi. İçimden bu gece ikisinide dizerim artık deyip planlar yapmaya başlamıştım bile.
Onların arkasına Japonya’daki ilk günüm olduğu için etrafı biraz tanıyayım diye dolaşmaya çıktım. Keşke çıkmaz olsaydım. Bir kalabalık bir insan seli resmen karıncalar gibi ilerliyorlar. İtekleyen itekleyene. Kendimi zar zor bir ağacın altına kadar ulaşıp etrafı gözlemledim biraz dinlenip tekrar otele doğru zorlu ilerleyişime devam ettim.
Yani oraları bilmeden kolayına gezemezsiniz arkadaşlar. Ardından Otele gidip resepsiyondaki erkek görevliden yardımcı olmasını rica ettim. Yani bana etrafı gezdirip tanıtacak, araştırırken bulduğum yerlere götürecek rehber istiyordum. Genç telefonla birkaç yeri arayıp hiçbir şekilde yardımcı olamayacağını bana söyledi. Akşam 9 a kadar boş olan zamanımı nasıl dolduracaktım. Koskoca Pazar günü rezil olacaktı resmen. Yine resepsiyondaki gence not defterimdeki yerleri gösterip, Turistik Japonya Turu yada tanıtım istemediğimi bana yardımcı olacak biri yol gösterip ulaşımı nasıl yapacağımı anlatacak biri de işimi görür dedim. Anladığını kafasını sallayarak belli edip yine telefona sarıldı. Ardından bana yüzü gülerek başparmağı ile tamadır işaret yapınca rahatladım….
Japonya Anılarım yazısının devamı olan Japonya Tokyo Anılarımı okumak için lütfen tıklayınız.
Selamlar polat bey her zamanki gibi keyifli bir yazı paylaşmışsınız. bu siteyi bana sevdiren ve takip etmeme sebebiyet verende sizsiniz. Bana ilham verdiğiniz için teşekkürler. Tayland Yazımın ikincisine başladım, kısmetse yarına akşama yetiştirp. paylaşacağım
Teşekkür ederim Oxxi kardeş. Seninde yazının devamını merak ediyorum. inşallah bizi fazla bekletmezsin.
Poul ustad hiç bu kadar bol kahkahalı bir yazı okumamıştım. Özlü sözleriniz tam yerinde olmuş 🙂 Bu arada artema hocamı göremiyoruz nerelerde kendisi.
Evet iki gündür yok artema kardeşimiz tahminim lodos yüzünden olabilir.
Sn.Poul Bey;
Bana göre siz yurt dışı maceralarınızı anlattığınız bir kitap yazsanız gerçekten çok satar…Üslubunuz gerçekten çok sürükleyici…
Özelikle bizlerden genç olan arkadaşlarımızın sürekli merak ettikleri yeni ziyaret edecekleri coğrafyalar ve buralarda yeni girecekleri ortamlarda nasıl hareket etmeleri gerektiği konusunda çok güzel yol gösteriyorsunuz yaşanmış tecrübelerinizle…
Yeni yazı diziniz olan Japonya hatıralarınızın devamını merakla bekliyor olacağım..Emeğinize sağlık…
Saygılarımla…
Sağolasın Sn. yeti ticari bir düşüncem yok aslında amacım gidecek olanlara biraz yardım okurkende eğlenceli bir şekilde mesajlarımı okumalarını sağlamak. Merak etme daha yazıp yayınlayacağım çok anılarım maceralarım var aslında ama zaman meselesi engel oluyor o yüzden fırsat buldukça yeni yerlerdeki maceralarımı yazıp yayınlayacağım. 😀
japonya gerçekten farklı bir ülke en çok da gitmek istediğim yerlerden biri ama işte bir türlü nasip olmuyor. Sizin anılarını büyük bir zevk ve heyecan ile takip ediyorum. İyi seyehatlar dilerim..
Teşekkürler fx5 kardeş
POUL abi yine döktürmüşsün,keyifle okudum.Japonya gerçekten bize göre çok çok pahalı.Bir gün gitmek istiyorum ama şimdilik sadece hayal 🙂 Bu arada hala Girne’de mi yaşıyorsunuz?
Evet pahalı ama istedikten sonra ucuza da gezip görülebilinecek bir ülke bana göre. Hayır lefkoşada kalıyorum bu aralar.
japonya da herkes birbirine benziyor 😀 ama gezip görümesi gereken yerler
Merhaba Poul üstat
Japonya hiç aklımıza gelmeyen bir ülke çok keyifle okudum devamını merakla bekliyorum
Sevgili Can buralardayım evet Polatın dediği gibi lodos vurdu merak ettim buarada 3 gün lodos bizim buralarda hayatı felç etti elektrik yok su yok afet durumunda neler olacak tahmin edemiyorum
Geçmiş olsun artema kardeş tahmin etmiştim lodos olayını inşallah sana ve sevdiklerine zarar gelmemiştir kardeş.
Yazının devamını ileriki günlerde yayınlayacağım kardeş.